Yarışma birinciliğimizin ödülü olan Avrupa turumuza Lahey, Hollanda’dan başladık. Yorucu bir uçak yolculuğundan sonra ulaştığımız şehirde, ilk günümüzü büyük ölçüde şehri keşfederek geçirdik. Hollanda’nın en bürokratik şehri olan Lahey’in sakinliği, insanlarının yakınlığı ve şehrin estetiği bizi oldukça etkiledi. Şehrin kendisi fazla büyük olmadığından, kaldığımız süre boyunca yürüyerek pek çok yerini keşfetme imkânımız oldu. Özellikle de serbest zamanımızın bir kısmını geçirdiğimiz Lahey’in ünlü Schveningen sahiline kadar merkezden yaptığımız yaklaşık bir buçuk saatlik yürüyüş ve kasabada geçirdiğimiz zaman son derece keyifliydi.
Gezinin asıl kısmını ise elbette Uluslararası Adalet Divanına ve Uluslararası Ceza Mahkemesine yaptığımız ziyaretler oluşturuyordu. Uluslararası hukukta böylesine önem arz eden bu kurumları görmenin verdiği keyif bir yana, gezilerde bize gösterilen ilgi de son derece mutluluk vericiydi. Yalnızca kurumları görmekle kalmadık, aynı zamanda rehberlerden kurumların işleyişi ile ilgili de çok faydalı sunumlar dinleme fırsatı elde ettik.
Bir günümüzü ise Lahey’den Brüksel’e otobüsle geçip Avrupa Birliği kurumlarını ziyaret etmekle geçirdik. Tam anlamıyla Avrupa Birliğinin başkenti olan Brüksel’in ortamını görmek ve Birliğin işleyişini adeta kanlı canlı izlemek eşsiz bir deneyimdi. Nitekim Avrupa Parlamentosunda oturuma girme fırsatı elde ettik, yine Parlamentoda ve ayrıca Avrupa Komisyonunda bizim için yapılan sunumları dinledik. Brüksel’de konaklamadan, Lahey’e geri döndük.
Lahey’de dolu dolu geçen üç günün ardından, Amsterdam’a hareket ettik. Amsterdam’da program kapsamında ziyaret edeceğimiz bir yer olmadığından, tüm zamanımızı serbest şekilde geçirdik. Neredeyse hiç taşıt kullanmadan, şehrin tamamını yürüyerek ve kafamıza estiği gibi gezdik.
Özellikle uluslararası hukukun temel taşı olan kurumları ziyaret etmek başta olmak üzere, her hukuk fakültesi öğrencisinin kolay kolay elde edemeyeceği nitelikte bir fırsattı bize sunulan. Özenli çalışmamızın ve elde ettiğimiz derecenin sonucu olarak bize hediye edilen bu keyifli ve unutulmaz deneyim için Raoul Wallenberg Enstitüsüne, Bahçeşehir Üniversitesine, Serkan Köybaşı ve Benan Molu’ya çok teşekkür ederiz.
Serde Atalay
Muhammed Canpolat
Eren Akarca