- Gülce Özkan, 18 yaşında, Trabzon’da ailesi ile birlikte yaşayan, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı genç bir kadındır. Özkan, hukuk fakültesinin henüz ilk döneminde eğitimine devam etmektedir. Annesi Hazar Özkan ve babası Mahmut Özkan uzun yıllardır tarımcılık yaparak geçimlerini sürdürmektedir.
- Küçüklüğünden beri ailesinin tarıma dayalı geçimi nedeniyle toprakla ve doğayla iç içe olan Özkan, çocukluğundan itibaren hatırlayabildiği yıllardan bu yana Trabzon’un belirgin şekilde değişen iklimine şahit olarak büyümüştür. Her geçen sene yağış dağılımı değişmiş, bölgedeki kuraklık riski artmış, yeşil arazilerin gözle görülür şekilde azalmasına da paralel şekilde bölgedeki sel ve heyelan sıklığı ve riski artış göstermiştir. Tüm bu etmenler tarımdaki verimliliği de etkilemiş, üretim ve dolayısıyla gelir seviyesi genel olarak kayda değer biçimde düşmüştür.
- Çevreyle iç içe olan hayatı ve ailesinin ve dolayısıyla da kendisinin toprağa doğrudan bağlılığı, Özkan’ı bölge halkına ve nihayetinde tüm ülkeye zarar verdiğine inandığı bu değişiklikler konusunda araştırma yapmaya ve okumaya sevk etmiştir. Söz konusu çabaları sonucu Özkan, iklim değişikliğinin ulusal ve uluslararası çapta etkileri ve insanlığa arz ettiği tehdit karşısında, özellikle genç bir yetişkin olarak gelecekte kendisini bekleyen tehlikeleri öğrendikçe ciddi manada endişe duymaya, yaşamından ve geleceğinden korkmaya başlamıştır. Bu sebeple Türkiye’de “Gelecek İçin Cumalar” etkinliklerini düzenlemiş, sosyal medya hesaplarından bu konuda yayınlar yapmıştır.
- Öğrendikleri üzerine endişeye ve strese kapılan Özkan, harekete geçmiştir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi nezdinde bilgi edinme başvurularında bulunarak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Hükümeti’nin başta bölgesini, sonrasında Türkiye’yi ciddi şekilde tehdit eden iklim değişikliği gerçeği karşısında benimsediği politikaları ve attığı adımları öğrenmeye, karşı karşıya olduğu tehlikelere yönelik bir farkındalık uyandırmaya çalışmıştır. Yaptığı başvurularda Devletin Anayasa ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ile bağlı olarak söz konusu tehditleri önleme pozitif yükümlülüğü olduğunu hatırlatan Özkan, bu gerekliliğin özellikle kendisi gibi iklim değişikliğinin gelecekte kötüleşecek etkilerine esas maruz kalacak genç kuşaklar için geçerliliğinin altını çizmiştir. Türkiye’nin Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne taraf ve Paris Sözleşmesi’ne taraf olmamakla birlikte imzacı olduğunu vurgulayan Özkan, Hükümetin uluslararası hukuk nezdindeki yükümlülüklerini yerine getirmek üzere aldığı tedbirleri, Paris Sözleşmesi’ne taraf olunmasına yönelik çabaların bulunup bulunmadığını da sorgulayarak öğrenmek istemiştir.
- Özkan’ın bilgi edinme başvurularına hiçbir kurumdan cevap gelmemiş, mevcut politika ve yasalarda gözle görülür herhangi bir gelişme olmamış ve bölgedeki tehdide yönelik ise Çevre ve Şehircilik Bakanı “Türkiye iklim değişikliğiyle mücadelede başı çeken ülkelerden biridir. Bu konuda üzerimize düşeni yapıyoruz, fakat ekonomik kapasitemiz ve nüfusumuz çerçevesinde de yapabileceklerimizin bir sınırı var. Ancak vatandaşlarımızı hiçbir surette mağdur etmeyiz.” demekle yetinmiş, bölgeye veya ülkeye yönelik herhangi somut bir iklim eylem planından söz etmemiştir.
- Tüm bunlar yaşanırken, Trabzon’da üst üste sel felaketleri yaşanmış, 16 Eylül 2020 tarihli selde ise Özkan’ın ailesinin oturduğu evi ve geçim kaynağı olan tarım arazilerini su basmıştır. Üst üste yaşanan sel felaketleri nedeniyle tarım arazilerinden o sezon ürün elde edilememiş; 16 Eylül 2020 tarihli selde geçim kaynaklarını kaybeden Özkan ailesi ise başka bir şehre taşınmak zorunda kalmıştır.
- Bu sel baskınları sonrası, bölgede uzun süredir iklim değişikliği etki araştırması yapan ülkenin önde gelen teknik üniversitelerinden birinin yayımladığı 30 Eylül 2020 tarihli raporda, yaşanan sel baskınlarının nedeninin, hidroelektrik santrallerin ve dere yataklarında yapılan çarpık kentsel yapılaşmanın halihazırdaki olumsuz etkilerini daha da kötüleştirdiği iklim değişikliği olduğuna yönelik ciddi bulguların tespit edildiği belirtilmiştir. Raporda, iklim değişikliğine karşı ülke ve bölge çapında derhal önlem alınmadığı takdirde, bölgedeki durumun gittikçe kötüleşerek izleyen yıllarda bölge halkının geçim kaynaklarını tehdit etmeye devam edeceği ve tahmin edilen üretim oranlarının haneleri geçindirmeye dahi yetmeyeceği ortaya konulmuştur.
- Özkan ailesi, raporu çıkar çıkmaz okumuş, öğrendikleri karşısında idarenin sorumluluğundan emin şekilde öncelikle İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 13. maddesi uyarınca Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na 2 Ekim 2020 tarihli dilekçeyle başvurarak, meydana gelen sel felaketlerinden idarenin sorumluluğuna, özellikle iklim değişikliğinin bölgede gittikçe kötüleşen etkilerine karşı hiçbir tedbir alınmadığına vurgu yaparak dikkat çekmiş, meydana gelen zararların idarenin hizmet kusurundan kaynaklandığını belirterek zararlarının giderilmesini ve Bakanlık tarafından derhal kapsamlı, uluslararası standartlara uygun bir iklim değişikliğiyle mücadele planı çizilmesini talep etmiştir.
- Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Gülce Özkan’a 2 Kasım 2020 tarihinde tebliğ edilen cevap yazısında, meydana gelen zararların “doğal” afet kaynaklı olduğundan ve mucbir sebep nedeniyle idarenin hizmet kusurundan söz edilemeyeceğinden bahisle Özkan ailesinin taleplerini reddetmiştir.
- Bu ret kararı üzerine Özkan ailesi, 25 Kasım 2020 tarihinde Trabzon İdare Mahkemesi nezdinde 40.000 TL maddi, 50.000 TL manevi tazminat talebiyle tam yargı davası açmıştır. Bu davada aile, yıllardır bu konuda çalışan avukatlar ile çevre derneklerinin raporlarına ve teknik üniversitenin 30 Eylül 2020 tarihli raporuna atıfla, idarenin, artan çağrılara ve Anayasa uyarınca bağlı bulunduğu uluslararası yükümlülüklerine rağmen, ısrarla iklim değişikliği ile mücadele için gereken önlemleri almaması ve aksine, iklim değişikliğinin bölgedeki halihazırda olumsuz etkilerini daha da kötüleştirir biçimde dere yataklarını hidroelektrik santral inşasına ve çarpık kentleşmeye maruz bırakması nedeniyle hizmet kusuru olduğunu öne sürmüştür.
- 25 Aralık 2020 tarihli kararında Trabzon İdare Mahkemesi, Bakanlığın yanıtına benzer bir şekilde, meydana gelen zararların sel ‘doğal’ afeti kaynaklı olduğunu, bu bahisle devletin hizmet kusurundan ve dolayısıyla sorumluluğundan söz edilemeyeceğini belirterek, davanın temelini oluşturan Bakanlığın iklim değişikliği karşısındaki eylemsizliği konusuna hiçbir şekilde değinmeden davayı reddetmiştir.
- 4 Ocak 2021 tarihinde tebliğ edilen karara karşı 15 Ocak 2021 tarihinde Samsun Bölge İdare Mahkemesi’ne istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Samsun Bölge İdare Mahkemesi 2. İdare Dava Dairesi, 4 Şubat 2021 tarihli kararı ile başkaca bir gerekçe göstermeden “(…) İdare Mahkemesi’nin kararının hukuka ve usule uygun olduğu” gerekçesiyle istinaf talebini kesin olarak reddetmiştir. Bu karar, 15 Şubat 2021 tarihinde başvurucuların avukatına tebliğ edilmiştir.
- Gülce Özkan ve ailesi, maruz kaldıkları hak ihlalleri ve bu ihlallerin telafisi imkânsız zararlar yaratarak devam ediyor olması nedeniyle Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapmayı düşünmektedir.